Türk İşaret Dili (TİD) ve İşaret Dili Çevirmenliği
Günümüzde çoğu insanın bilmediği ancak Osmanlı Devleti’nden bu yana süre gelen işaret dili, işitme engellilerin kendi aralarında iletişim kurarken el hareketlerini ve yüz mimiklerini kullanarak oluşturdukları görsel bir dildir. Ancak bu, işaret dilinin bir grameri olmadığı anlamına gelmez. Sanılanın aksine, işaret dillerinin de sözlü diller gibi bir grameri vardır ve bu dilin basit bir yapısı yoktur. Hatta işaret dili özgün yapısından dolayı sesli dile kelime aktarılamaz. Ayrıca her ülkenin işaret dili aynı değildir. Dünyada 110’dan fazla işaret dili vardır. Her dil kendi içerisinde bir sözcük ve hikâye barındırmaktadır.
Bugün birçok Avrupa ülkesinde resmi olarak işaret dili ana dili dersi olarak veriliyor. Örneğin bu ülkeler içinde bazı eksikliklerine rağmen, en kapsamlı model geliştiren ülke İsveç’tir. 2002/2003 öğretim yılı verilerine göre işaret dili, İsveç’te 10 büyük dil arasında yer alıyor ve işitme engelli çocukların geneli ana dilleri olan işaret dili ile yapılan eğitime katılıyor. Buna ek olarak gösterilebilecek bir diğer örnek ise İşaret dili yazısıdır (Sign Writing). Bu teknik ilk olarak ‘’Valeri Sutton’’ tarafından ‘’Sutton Movement-Writing Sistemlerinin bir kısmı olarak geliştirilmiş, Osnabrück’teki “Duyma Engellileri İçin Eyalet Eğitim Merkezi” nde uygulanmış ve birinci sınıftan itibaren yürürlüğe konmuştur. Türkiye’de ne yazık ki hâlâ işitme engellilerin ana dili olan işaret dili için öğretmen yetiştiren hâlâ herhangi bir resmi kurum yok. Bunun dışında Türkiye’deki işitme engelli okullarında işaret dili öğretilmemektedir ve ülkemiz işaret dili eğitimi alanında pek çok ülkeden 50 yıl kadar geridedir. Elbette Türkiye’de de işitme engelliler için özel eğitim veren okullar bulunmaktadır ancak bu okullarda duyan öğretmenler genelde yüksek sesle Türkçe konuşarak eğitim verdikleri için işaret dili, eğitim sisteminin bir parçası değildir. Bu yüzden işitme engelli çocuklar, bu okullardan TİD öğrenememektedir. Sonuç olarak Türkiye´deki işitme engellilerin % 90´ı TİD´ i, dil öğrenmek için kritik yaş olan ilk 5 yıldan daha sonra öğrenmektedir. Bu durumda neredeyse tüm işaret dili kullanıcılarının TİD´ i geç öğrendiğini söyleyebiliriz.
Peki işaret dili tercümanının rolü nedir? Önce bu mesleğin tanımıyla başlayalım. İşaret dili tercümanı bu dili aynı ifade gücünde, duyguları ile konuşma diline çeviren ve konuşma dilini de aynı özelliklerle birlikte işaret diline çeviren kişidir. İşaret dili tercümanları sadece TV ekranlarının sağ alt köşesinde ya da toplantılarda konuşan kişinin arkasında durarak konuşan kişinin çevirisini işaret diliyle işitme engellilere yapmaz aynı zamanda işitme engellilerin anlattıklarını duyan kişiler için konuşma diline de çevirmektedir. Hatta ülkemizde üç milyonun üzerinde işitme engelli vatandaşımızın bulunduğunu düşünürsek, işaret dili tercümanlarına hayatın her alanında ihtiyaç duyulmaktadır. Bu alanlardan en önemlileri eğitim, tıp, hukuk, psikolojik ve zihinsel sağlık, spor, teknoloji ve sosyal yaşamdır. Öte yandan bir işaret dilinden diğerine ya da sesli bir dilden yerel bir işaret diline (örneğin Fransızcadan Almanya veya İsviçre İşaret diline) çeviri yapan çevirmenler de vardır. Federasyondan edindiğim bilgiye göre, iki işaret dili arasında çeviri yapan çevirmenlerin kendisi çoğunlukla duymayan kişilerdir.
Gelin ülkemizde ve başlıca dünya ülkelerinde işaret dili tercümanı nasıl olunurmuş, eğitim olanakları nelermiş bir göz atalım. Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu Aralık 2002’den beri, Türkiye’nin farklı bölgelerinde Türk İşaret Dili ve Türk İşaret Dili Öğretmeni Yetiştirme kursları düzenlemektedir. Federasyon, Türk İşaret Dili Kursları düzenlemeye yetkili tek kurumdur. Türk İşaret Dili Öğretmeni Yetiştirme programının uygulanmasında işitme engelliler öğretmenliği alanında eğitim almış veya tercihen sektör deneyimi olan alan öğretmenleri ile “İşaret Dili Öğretici ve Tercüman Eğitimi Sertifikası”na sahip olanlar görev alabilirler. Bu program en az ön lisans mezunu ve İşaret Dili Kurs Programı sertifikasına sahip olanlar için hazırlanmıştır ve haftalık otuz saat -beş günde altı saat- olmak üzere toplamda yedi hafta yani 210 saat sürmektedir. Kurs sonunda uygulamalı sınav yapılır. Bu sınavdan 70 ve üzeri puan alanlar başarılı sayılmaktadır. Başarılı olanlara “Kurs Bitirme Belgesi” verilirken başarısız olanlara bir sınav hakkı daha tanınır. İşaret Dili Öğreticiliği ve Tercümanlığı Sertifikası için 18 Ocak 2011 tarih ve 27819 sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanan “Türk İşaret Dili Sisteminin Oluşturulması ve Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esasların Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik” hükümleri doğrultusunda Türk İşaret Dili Bilim ve Onay Kurulu (TİDBO)’nun seçeceği üç üye ile Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevlendireceği bir komisyon başkanı ve üç üye olmak üzere toplam yedi kişiden oluşan bir sınav komisyonu kurulacaktır. Bu komisyon tarafından belirlenen şart ve kriterler doğrultusunda yapılacak sınavda başarılı olanlara “İşaret Dili Öğreticiliği ve Tercümanlığı Sertifikası” verilecektir. 4/B Sözleşmeli Personel Uygulaması gereğince İşaret Dili Tercümanı olarak çalışacak bireyin en az ortaöğretim mezunu ve tercümanlık yapacak seviyede işaret dilini bildiğini gösteren geçerli belge veya sertifikaya sahip olması gerekmektedir.
Sertifikası olmayan kişiler işaret dili çevirisi yaptıklarında deyim yerindeyse ortaya traji-komik durumlar çıkabilir. Örneğin, 31 yaşındaki işitme engelli Balraj Gill adında bir vatandaşın polise işaret diliyle hakaret etmekten tutuklanması gibi. Gill, işitme engelli olduğu için polis memurları onun derdini anlamamış ve otelde çalışan biri, Gill’in kullandığı işaret dilinin çevirisini yapınca işler çığırından çıkmış. Çünkü çeviriyi yapan çalışan, Gill’in polise hakaret ettiğini söylemiş ve bu yüzden işitme engelli vatandaş tutuklanmış. Veya 10 Aralık 2013’de eski Güney Afrika Lideri Nelson Mandela için düzenlenen cenaze törenine damga vuran işaret dili tercümanını muhtemelen hepiniz hatırlıyorsunuz. Yapılan çevirinin tercümanca uydurulduğu ve uzmanlara göre, kullanılan dilin Güney Afrika veya Amerikan işaret dilinde hiçbir anlamı olmadığı, ayrıca tercümanın şizofren tedavisi için ilaç kullandığı ortaya çıkmıştı. Ancak 34 yaşındaki Thamsaqa Jantije adlı tercüman, kafasında birtakım sesler duyduğunu ve bunun yaptığı işaretlere yansıdığını belirtmiş, her şeye rağmen kendini işaret dili şampiyonu olarak tanımlamaktan da geri kalmamıştı.
Bu traji-komik olaylardan sonra bir işaret dili tercümanında olmazsa olmaz özelliklere değinmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Çünkü her meslekte olduğu gibi işaret dili tercümanlığının da belli başlı nitelikleri vardır. İyi tercüman olmak için kişi:
- İşaret dilini çok iyi derecede bilmeli (İyi eğitim/bilgi)
- Türk dilini çok iyi derecede bilmeli (Konuşma diline hâkim olma)
- Çeviri hızını çevirdiği kişiye göre ayarlamalı
- Yeminli çeviri yapılan konuyu üçüncü kişilerle paylaşmamalı (Gizlilik)
- Çeviri yapılan her kişi eşit kabul edilmeli, ayrımcı olmamalıdır (Saygı/Güzel davranış)
İşaret dili tercümanlığı hem profesyonellik hem de gönüllük gerektiren bir iştir. Peki, ikisi bir arada nasıl olacak dersiniz? Rana Kahraman Duru’nun ‘’Afette Rehber Çevirmenlik’’ ile ilgili tezinde belirttiği gibi, toplum çevirmenliği başlığı altında toplanan meslekler ‘’profesyonel gönüllülük’’ kavramıyla sürdürülmelidir. Profesyonel gönüllülük kavramı, bu mesleği gönüllü olarak icra edecek kişilerin aynı zamanda kısa süreli bile olsa bir eğitimden geçmesini ve mesleği bu eğitimde aldıkları bilgiler doğrultusunda icra etmeleri gerektiğini ifade etmektedir. Bu bağlamda, 210 saatlik eğitim alan işaret dili tercümanlarının profesyonel gönüllü olarak bunu yaptıklarını söylemek mümkün. İşin içine gönüllülük girince mesleği icra etmek iki kat zorlaşıyor diyebiliriz. Bu durumda işitme engelli vatandaşlarımızın da işaret dili tercümanlarından belli başlı beklentileri vardır. Aslında bu beklentiler yukarıda saydığım niteliklerle doğru orantılıdır.
- Bireysel başvurularında taleplerine zaman kaybına mahal vermeksizin yanıt verilmesi
- Her türlü tercüman talepleri hizmetleri sonrasında para politikasının belirlenerek standart hale getirilmesi ve şeffaflaştırılmış bir ortamda hizmet verilmesi (bu madde, tercümanların saygı görmesi ve korunması açısından önemli)
- İstihdam edilen tercümanların, görev aldıkları ildeki işitme engellilere ya da işitme engelliler toplumunun barındığı dernek ya da diğer kurum/ kuruluşlara daha yakın ve paylaşımcılık ilkeleri zarfında yaklaşımlarda bulunabilmesi
- Tercümanların, tercümanlık gerektiren işlerde, işitme engelliler ile olan irtibatlarında “tercümanlık özellikleri” ne uymaları konusunda gerekli hassasiyetleri göstermeleri
- Tercümanların bireylerin duygu ve düşüncelerini tam olarak ifade edebilmeleri, sorunları doğru ve eksiksiz aktarmaları, tarafsız olmaları
- İşitme engellilerin sosyolojik, psikolojik ve etimolojik durumları hakkında bilgiye sahip olmaları
- Tavsiye ve kişisel fikirlerini beyan etmemeleri
- Yanlış anlamalara mahal vermemek adına oldukça bilinçli davranmaları,
- Sosyal hayattaki her türlü ortamda yer ve görev alabilmeyi seven, paylaşımcı, insan ilişkilerinde başarılı, yardımsever kişilik özelliklerine sahip olmaları beklenmektedir.
Bu niteliklere sahip olan tercümanlar hem topluma, hem işitme engelli vatandaşlarımıza daha iyi yardımcı olur hem de kendilerini daha kolay geliştirebilirler. Her mesleki branşın gerektirdiği gibi işaret dili tercümanlığının da beceri gelişimi sağlanmalıdır. O halde, TİD tercümanlarının gelişebilmesi için ne yapılabilir/yapılmalıdır?
- Tercümanların verilecek olan eğitimlerle birlikte mesleklerinde ilerleyebilmesi adına Profesyonel gelişim stratejileri tasarlanmalı ve tespit edilmelidir.
- TİDBO tarafından verilecek sertifikaların ve diğer ilgili belgelerin standart hale getirilmesi için teklifte bulunulmalıdır.
- Bu mesleğin elemanlarının daha geniş topluluklar tarafından tanınabilmesi için, örneğin emniyet, hastane, adliye ve okullarda tercümanların rolü ve onlarla randevulaşma ve çalışma gibi eğitim kampanyası başlatılmalı ve ilgili birimlerin tercümanlarla nasıl ve ne şekilde irtibat kurabileceği ve çalışacakları hakkında bir program hazırlanmalıdır.
- Çalışma esnasında karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri, verilecek eğitim, iş etiği konusunda izlenmesi gereken yollar gibi çeşitli konuları tartışabilmek için, Bölgesel ve Ulusal tercümanlarla ortak bir ağ/platform oluşturulabilir.
Tercümanların kendini geliştirmesi için yapılabilecek bazı konuları ele aldık, eğitimin yetersizliğinden ve işitme engellilerin beklentilerinden bahsettik. Peki, bu tercümanlar meslek hayatlarında hiçbir sorunla karşılaşmıyor mu? Tabii ki karşılaşıyor. Hazır konumuz Türkiye’de işaret dili ve tercümanlığıyken, bu sorunlara da değinmeden geçmeyelim. Örneğin, işaret dili tercümanları ne yazık ki önemsenmiyorlar, hak ettikleri saygıyı göremiyorlar ve hatta bazı kişiler tarafından ‘’yanındakiler yabancı mı, neden işaretlerle konuşuyorsun?’’ gibi sorulara bile maruz kalabiliyorlar. Bu alanlarda özellikle hukukla ilgili konularda işaret dili tercümanlarına olan ihtiyaç oldukça fazla olmasına rağmen hastane, noter, İŞKUR gibi kurumlarda tercüman olarak kabul edilmiyorlar. Örneğin mahkemelerde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 263. madde gereğince; tanık, sağır ve dilsiz olup okuma yazmayı biliyorsa, sorular kendisine yazılı olarak bildirilir ve cevapları yazdırılır; okuma ve yazma bilmediği takdirde, hâkim, kendisini işaret dilinden anlayan bilirkişi yardımıyla dinler. Bu arada şu bilgiyi de vermiş olalım; 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 202 inci maddesine dayanılarak hazırlanan 28578 sayılı resmi gazetede yayınlanan “Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Tercüman Listelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelik’’ e göre işaret dili en çok ihtiyaç duyulan diller arasında ilk sıradadır.
Daha önce de belirttiğim gibi tercümanlar eğitim programlarının uygulanması konusunda destek bulamıyorlar ve bunların dışında pek çok sorunla karşılaşabiliyorlar. Bu sorunlara nasıl çözüm önerileri getirilebilir sorusunun cevabına gelirsek, kamu kurum ve kuruluşları ile toplum, işaret dili tercümanlarından haberdar edilmeli, işaret dili tercümanlığı ile ilgili eğitim programları hazırlanmalı ve üniversitelerde eğitim başlatılmalı, STK olarak hareket edebilmeleri için bir dernek oluşturulmalı. Meslekle ilgili ülkemizdeki ya da yurt dışındaki gelişmeleri takip etmek de oldukça önemlidir ve bu sorunlara etkili bir çözüm olacaktır.
*Yazarın 2015 TÜÇEB Çalıştay sunumundan alınmıştır. Çeviri Kitabı için yazar tarafından kısaltılmıştır.
Bahar Okutanoğlu
Yazar
İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık bölümde dördüncü sınıf öğrencisidir. İşaret dili ve tercümanlığıyla yakından ilgilenmekte, bazı projelerde editörlük yapmaktadır.
© ÇeviriBlog adına Senem Kobya. Telif hakkı sahibinin izini olmadan yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve basılamaz.